Kitap Hakkında
Son birkaç yıl içerisinde tam yirmi yedi hayata konuk oldum ben. İyileşmemiş, irin dolu yaraları olan yirmi yedi kişinin hayatını ziyaret ettim ve itiraf etmeliyim ki hepsi de çok zor ziyaretlerdi.
Bu hayatlara yaptığım ziyaretlerin ardından kimi gün bir kaldırımın kenarına oturup ağladım, bana hikâyesini anlatan kişinin yanında ağlayamadığım için. Eğer o an o kaldırım kenarına oturup ağlamasaydım, ağlayarak içimi biraz ra-hatlatmasaydım yoluma devam edemeyecektim. Kimi gün ise hayat ziyaretle-rimin birinden dönerken evimin yolunu karıştırdım. Duyduklarım beni o kadar etkilemişti ki kendi evimin yolunu bulmakta zorlandım. Bir ziyaretimin ardın-dan ise tam on iki gün boyunca evden hiç çıkmadım. Bu on iki günde hiç yazı yazmadım, hiçbir şey okumadım, hiçbir şey izlemedim, sandviç dışında her-hangi bir şey yapıp yemedim, ailemle yaptığım günlük “Her şey yolunda, hayat-tayım.” konuşması dışında kimse ile konuşmadım. Bu on iki gün boyunca sade-ce şunu düşündüm: “Bu kadar acıya dayanmak nasıl mümkün olabilir?”
Okurlar bana, “Yeni kitabınızın konusu ne olacak?” diye sorduğu zaman onlara hep şu yanıtı verdim: “Toplumsal bir yara.” Fakat bu cevabım bazen yanlış an-laşıldı. Toplumsal yara dediğim zaman birçok kişinin aklına, “savaş, ekonomi, siyaset” gibi konular geldi. Oysaki ben bunlardan hiçbirini kastetmemiştim.
Peki, benim kastettiğim toplumsal yara neydi? Cevap veriyorum: Benim bah-settiğim toplumsal yara şuydu: “baba yaraları.” Bana bu yirmi yedi kişi ne mi anlattı? Cevap veriyorum: “Babalarından aldıkları yaraları” anlattılar. Peki, ba-na kitabımın konusu sorulduğunda ben neden "konusu toplumsal bir yara” cevabını verdim? Cevap veriyorum: “Çünkü bu toplumda babası tarafından sevilmeyen, istenmeyen, dışlanan, acı çeken çok fazla çocuk var.” Yoksa siz, “Bizim toplumumuzda baba figürü biraz sert bir mizaca sahip sadece. Bir baba çocuğunu sevmez olur mu hiç? Sevgisini göstermiyordur.” diye mi düşünüyorsunuz? Üzgünüm ama bu düşüncenizi çürütecek çok fazla şey din-ledim.
Ürün Özellikleri