Kitap Hakkında
Tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Temsili demokrasi halkın katılımını sağlar gibi görünürken aslında onu sınırlandırıyor. Eşit oy hakkı üstüne bina edilmiş temsilin tam da kendisi, demokrasiyi demokratik olmaktan çıkarıyor. Öyle ya, bugün dünyanın pek çok yerinde aşırı sağcı ve otoriter yönetimler seçimle iş başına gelmiyorlar mı? Hükümet biçimlerindeki ya da ideolojilerindeki farklılıklara rağmen, mevcut tüm temsili demokrasiler aslında çoğunlukçuluk ile elitizmi türlü biçimlerde bir araya getirmiyor mu? Demokrasinin anahtarını yalnızca seçim ve sandık olarak görmekten vazgeçmemizin vakti gelmedi mi?
Temsili demokrasinin bu otoriter çıkmazı, hem de bu çıkmazdan kurtulmanın olanakları en çok yerel yönetimlerde somutlaştığı için, bu kitapta temsil yerine katılıma dayalı bir demokratik anlayışın ve yaşamın inşasına kent ölçeğinden başlamayı öneriyoruz. Temsilin yabancılaştırıcılığının karşısına katılımın doğrudanlığını, vesayetin hiyerarşisi ve keyfiliğinin karşısına yerinden ve özerk yerel yönetimi, mikro tek adam yönetimine dayalı bir belediyeciliğin karşısına aktif komşularla mahalle esaslı ve katılımcı ortak yönetimi, bürokrasinin erişilmez zirvelerinde bizim için bize rağmen hazırlanan bütçelerin karşısına aktif yurttaşların söz ve karar hakkına dayalı katılımcı bütçeyi koyuyoruz.
Farkındayız, seçim, sandık, parlamento, hükümet vb. yerleşik demokratik-kültürel kodlarımız doğrudan demokrasiyi hava gibi, su gibi, ekmek gibi bir insani ihtiyaç olarak görmemizin önünde büyük bir engel. Ama hayatımızı, kentimizi, mahallemizi, sokağımızı sahiplenme arzumuz ondan da büyük. Dünyamızın iç karartıcı görünümüne rağmen, doğrudan demokrasiler çağının belki de kıyısındayız.
Ürün Özellikleri