Kitap Hakkında
Hititler için kutsal olan bir mağara, binlerce yıllık sırlar ve İnsanlığın kendi geçmişiyle hesaplaşması…
Anadolu’nun unutulmuş bir köşesinde, Sivas yakınlarında yapılan bir kazı yalnızca Hititlerden kalma bir mirası değil, aynı zamanda modern dünyanın sancılarını da gün yüzüne çıkarıyordu.
Hititlerin başkenti Hattuşa’dan, efsanevi savaş Kadeş’te binyıllardır saklanan sırlar anlatılırken genç bir mağaracıyı da tarihin derinliklerine çekiyordu. Araştırma ilerledikçe suskun tanrıların yankıları gitgide güçleniyor; taş duvarlarda bir zamanlar yankılanan dualar, lanetler, yalvarışlar, zafer çığlıkları, kayıpların ağıtları, pişmanlıklar fısıldanıyordu. Bu sesler yalnızca eski bir uygarlığın değil, kuruyan toprakların, modern zamanlarda kaybolan insanların ve beton kulelerin de iç çekişlerini taşıyordu.
Peki, Hititlerin bilge kralları ve kraliçeleri, daha ilkel insanlar tarafından susturulmuş muydu? Yoksa onları asıl unutturan modern dünyanın gürültüsü müydü? O metal tablet, bir imparatorluğun unutulmuş sesi miydi, yoksa insanın kendi geçmişini gömmekteki ustalığının bir kanıtı mı?
Kazı evinde yaşanan olaylar yalnızca geçmişi aydınlatmakla kalmayacak, değişen iklimin, betonlara sıkışan hayatların ve köklerinden kopan insanların hikâyesini de anlatacaktı. Bir zamanlar bereketin simgesi olan Anadolu, şimdi insanoğlunun umursamazlığıyla yüzleşiyordu.
Arkeoloji, tarih ve mitoloji tutkunlarını büyüleyecek bu eser, yalnızca kayıp uygarlıkların sırlarını değil, bugünün acı gerçeklerini de gözler önüne seriyor.
Ürün Özellikleri